MÜTEVAZİ BİR SOFRADA MUTLU BİR EVLİLİK

Bazı insanlar ve yaşanmışlıklar hayatımızda iz bırakan duygulara neden olurken; gerçek ”Öz’ümüzü farkedişimizi perdeliyor sanki. Tıpkı güneş tam tepede parlarken ay’a bakmak gibi.  

Güneş, toprağı ve denizi henüz ısıtmadan serin havayı içime çekiyor ve düşünüyorum: ”Hayat, hayat hakkında endişelenmiyor. Belkide bunu bize önce insanlar, sonra da zihnimiz yapıyor.”

Bir ay önce Bodrum’un Gümüşlük mahallesinde tanıştığım Tahir amcayla birlikte bu sabah yürüyüş yaptık. Türkbükü sahilinde buluşarak yukarıya doğru köylerin olduğu tepelere tırmandık. Tahir amcanın çocukluk arkadaşları Ozan bey ve Saadet hanımla tanıştım. Mütevazi sofralarına konuk olduk. Saadet hanım’a, 

”Tahir amca yol boyunca eşiniz Ozan bey’in ve sizin 50 yıllık evliliğinizdeki sevgi dolu muhabbetti anlattı. Sizleri yakından tanımak istedim. Bu arada rahmetli anneannemin adı da Saadet idi. Bakışlarınız, samimi ve sıcacık gülüşünüz bana anneannemi hatılatıyor” dedim. 

Sohbet boyunca Saadet hanım ve Ozan bey’in evliliklerindeki güçlü bağı, bu bağı oluşturan değerleri ve bu değerlerin yetiştirdikleri çocuklara nasıl yansıdığını dinledim. Saadet hanım’ın özellikle şu cümlesini unutamıyorum, 

”Bizim ailemiz güven, sevgi ve demokratik ilişkiler üzerine kurulu bir aile. Bir insan kendine güven duymuyor, kendini sevmiyor ve kendi ile demokratik bir ilişki kuramıyorsa yaşamda bir yanı hep eksik demektir.”  

Bu sabah Ozan bey’in ve Saadet hanım’ın sofrasına misafir olup onlarla tanışabildiğim için ne kadar şanslı olduğumu hissettim. Bu sohbeti tekrarlamak için her gün bu yokuşu çıkabilir, saatlerce yürüyebilirdim. İki gün sürecek olan Sağlıklı Yaşam İçin Sağlıklı Aile Ortamı seminerim öncesi Türkbükü’ne dönüş yolunda şunları düşündüm.

İnanç veya inançsızlık, güven duyma veya kuşkulanma, olumlu veya olumsuz beklentiler, herkesin günlük duygu durumlarının ve düşüncelerinin doğal bir parçası. Birçok insan tersliklerin üst üste geldiği dönemlerde şansın kendisine küstüğüne inanıyor. Sorumluluklarını başkalarına yükleme eğiliminde olan kişiler ise insanların bencilliğinden ve katı yürekliliğinden yakınarak, kendi potansiyelini görmezden gelip bu dünyada dürüst bir insan kalmadığından bahsediyor. Birçok insanın yaşamında; başkaları tarafından itildiğine, engellendiğine ve haksızlığa uğradığına inandığı dönemler oluyor. Böyle dönemlerde insanlar çevrelerine karşı kızgın ve güvensiz oluyorlar. Gençlerimiz ve genç çiftlerimiz arasındaki örtülü güvensizlik duygularının temeli acaba buradan mı geliyor? Evliliklerde eşit sorumluluk dağılımı yapılıyor mu? Mutluluk neden günden güne azalıyor ve boşanma oranları artıyor?

Her yıl binlerce çift duygusal nedenlerden ötürü ”severek” birbirinden ayrılmak zorunda kalıyor. Özellikle bütün aileyi şefkat birimi olarak gören çocuklar ve kadınlar pekçok açıdan mağdur kalıyor. 

Peki, içimizde bu denli hızla değişime uğrayan şey aslında nedir?

Emek verip okuduğunuz için teşekkür ediyorum.

Sevgi ve saygılarımla.

Uğur Uğural