CELAL BEY’İN EKMEK TEKNESİ

Yağmur sonrası kendimi denizin kokusuna bırakmış sahil boyu yürüyordum. 

Parkın önündeki dar yolun tam ortasında 40’lı yaşlarda aşırı kilolu bir adamın yere çömelmiş pozisyonda elini kalbine doğru götürmüş olduğunu farkettim. Yüzü bembeyaz olmuştu. Bir elinde ağ vardı. Buz gibi yere oturmuş öylesine denize bakıyordu. Bir yandan öksürüyor bir yandan göğsünü ovalıyordu. Yere eğilip, ‘’iyimisiniz, yardımcı olabileceğim bir şey varmı?’’ diye sormak istedim.

‘’Yok abi, eyvallah. İyiyim. Alıştık artık. Şimdi bir cigara yakarım geçer gider.’’ dedi.

Saçları kırlaşmış, yüzüne hüzün oturmuş, sürekli öksüren bu balıkcıyı daha yakından tanımak istedim.

‘’O halde gel şu banka oturalım. Hem tanışmış oluruz. Hemde sıcak birşeyler söyleriz ısınırsın, ne dersin?’’ 

Yerden doğrulup bank’a geçtik. Nabzına baktığımda çok hızlı attığını farkettim. Ben kekik çayı istedim. Balıkcı ise tavşan kanı demli çay. Gömlek cebinden çıkardığı sigara paketini bana uzattı.

‘’Yak bir tane.’’

‘’Teşekkür ederim, ben kullanmıyorum’’ dedim. Adının Celal olduğunu öğrendiğim balıkcı cevap verdi.

‘’İyi iyi içme daha gençsin. İçip napıcaksın.’’ 

Baya güldük. Sohbet derinleşti. Balıkcı Celal bey’in 42 yaşında evli ve 6 çocuk babası olduğunu öğrendim. Çocuklarına, ailesine, eşine ve anne babasına bu ekmek teknesi ile bakıyordu. Cüzdanından çıkardığı vesikalıklarla boy boy çocuklarının fotoğraflarını gösterdi. 

‘’En küçüğü 14 aylık en büyüğü ise liseye başlayacak.’’ 

Celal bey ilk sigarasını söndürmeden diğer sigarayı yakınca sormak istedim.

‘’Kaç yıldır sigara kullanıyorsun Celal bey?’’ 

‘’Çocukluğumdan beri içiyorum. Anam babam da içerdi. Az dayaklarını yemedim. Ne burun kaldı ne ağız. Gerçi halen dayaklarını yiyoruz bu yaşta. Elle olmasa sözle. Ben bu mereti bırakınca kilo alıyorum zaten üstad. Sonra canım çekiyor dayanamıyor yine başlıyorum.’’ 

Celal bey’in bu açıklamasının ardından onun farketmesini önemsediğim bir konu vardı. Sohbete devam ettik.

‘’Celal bey biliyor musun, iç veya içme diye söylemiyorum ancak aslında sigaranın kilo almakla hiçbir ilgisi yok. Ama sigaranın, dost gibi gözüken çok sinsi bir düşman olduğunu söyleyebilirim.’’ 

Celal bey sigarasından derin bir nefes daha çekti. 

‘’Ne güzel dedin üstad. Hakketen öyle, bizde biliyoruz desem sana ne dersin? Bu meret hem dost hem düşman. Ama ne onunla oluyor ne onsuz. Napıcaz böyle?’’ 

Celal bey’in bu sorusu çok içten, derinlerden ve samimi gelmişti.

‘’Celal bey, yaşam bazen bize acı verir. Bu acının içindeki bazı gerçeklerden kaçmak bir yerlere sığınmak isteriz. Sırf, o gerçekle ilişkimizi kesmek için yaparız bunu. Hayatımızın en ön sırasında bu acılar yerine başka şeyler olsun isteriz. Arka arkaya içimize çekeriz onları.’’

Değerli dostlar. 

Celal bey ile sohbetimiz devam etti. Uzun uzun konuştuk. Sağlıklı yaşam ve iç dünyamız adına bir farkediş bir kapı araladık. Kendisininde izniyle bu sohbetin bir bölümünü yayınlamak istediğimi söyledim. Şuan içimden geldiği gibi sizlerle paylaşmaktan mutluyum. 

Emek ve zaman verip okuduğunuz için teşekkür ederim.

Sevgi ve saygılarımla.

Uğur Uğural